İçeriğe geç

Hamidiye alayları ne yaptı ?

Hamidiye Alayları Ne Yaptı? Tarihin Karanlık Yüzüne Bir Bakış

Hamidiye Alayları. Bu kelimeyi duyduğunda ne hissediyorsun? Eğer tarih derslerinden uzak bir hayat sürüyorsan, bu isim büyük ihtimalle sana pek bir şey ifade etmiyor. Ama eğer tarih ile biraz da olsa haşır neşirsen, belki de “Hamidiye Alayları” deyince aklına hemen bir kahramanlık destanı ya da Osmanlı’nın zaferi geliyor. Fakat bu yazıda, onları övmek ya da peşlerinden gitmek gibi bir amacım yok. Sadece tarihi bir gerçekliği, açık bir şekilde sorgulamak istiyorum. Gerçekten ne yaptılar? Gerçekten kahraman mıydılar?

Hamidiye Alayları, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, Sultan II. Abdülhamid tarafından kurulan, çoğunlukla Kürt kökenli askerlerden oluşan bir askeri birlikti. Görevleri, özellikle Ermenilere karşı Osmanlı hükümetinin politikalarını korumak ve uygulamaktı. Fakat işin içine girince, olaylar pek de kahramanlıkla ilişkili değil. Hadi, bu tarihi figürleri biraz sorgulayalım.

Hamidiye Alayları: Güçlü Yönleri ve Osmanlı’nın “Çözüm” Arayışı

Öncelikle, Hamidiye Alayları’nın güçlü yanlarını bir tartışalım. Tamam, öyle ya da böyle, Osmanlı döneminde devletin ihtiyaçlarını karşılayacak bir yapı kurmuş olmaları, tarihi bir gerçek. II. Abdülhamid, kendi yönetimini pekiştirmek için bu alayları kurarken, birkaç stratejik hamle yapıyordu. Alaylar, genellikle yerel Kürt aşiretlerinden askerler alarak, hem Osmanlı’nın gücünü artırmaya çalıştı hem de bölgedeki Ermeni nüfusunu kontrol altında tutmaya gayret etti.

Peki, bu ne demek? Başlangıçta, Hamidiye Alayları, Osmanlı’nın doğu sınırındaki güvenliğini sağlamayı amaçlıyordu. Bu alaylar, bir anlamda Osmanlı’nın “yerel” gücüydü ve yerel halktan asker toplama yoluyla, büyük oranda denetim sağlanıyordu. Savaşçı ruhlu bu alaylar, gerçekten bölgedeki denetim için bir araç olabilirlerdi. Yerel halkın dilinden anlayan, kültürünü bilen ve bölgedeki siyaseti göz önünde bulundurarak hareket eden bir ordu, aslında mantıklı bir çözüm gibi görünüyor.

Ama sorulması gereken şu: Sadece bir “mantıklı çözüm” olmakla mı kalıyorlardı, yoksa daha karmaşık bir sosyal yapıyı bozarak mı varlıklarını sürdürüyorlardı?

Hamidiye Alayları’nın Zayıf Yönleri: Kanlı Bir Tarih

Ve işte şimdi geliyoruz, işin karanlık kısmına… Hamidiye Alayları’nın zayıf yönleri ne? Gerçekten kahramanlar mıydılar? Bu alaylar, Ermenilere karşı ciddi baskılar uygulayan, hatta onlara yönelik soykırımlara katkı sağlayan bir yapıya büründüler. Bölgedeki Ermeni nüfusunun, özellikle 1894-1896 yılları arasındaki kıyımlarda, Hamidiye Alayları’nın büyük payı vardı. Bu alaylar, Ermeni köylerine baskınlar yaparak, halkı katletmiş ve yerinden yurdundan etmiştir.

O zaman şöyle diyebilir miyiz? Hamidiye Alayları, Osmanlı’nın son dönemindeki “kötü polis” rolünü üstlenmişti. Gerçekten de, Osmanlı’nın diğer askeri birliklerinden çok daha fazla yerel halkı hedef almışlardır. Evet, II. Abdülhamid, bu alayları kurarken bir nevi “yerel güç” kullanmak istedi, ama bu güç, halk arasında korku ve şiddet yaratmaktan başka ne yaptı?

Şimdi bana sormadan edemeyeceksiniz: “Peki, tarih boyunca birçok ordu benzer şekilde baskıcı davranmadı mı?” Elbette, ama burada özellikle Kürt halkı ve Ermeni halkı arasındaki hassasiyetleri göz önünde bulundurmak gerekiyor. Yani, bir halkın kendi topraklarında, kendi kimlikleriyle var olmaya çalışırken, devletin kendi çıkarları uğruna bu halkları hedef alması, sadece siyasi bir çözüm değil, sosyal ve insani bir felaketti.

Hamidiye Alayları: Herkesin Hikayesi Aynı mı?

Şimdi, tarih kitaplarında genelde hamidiye alaylarının “kahramanlıkları” anlatılır. Kısacası, çoğu zaman bu askerlerin yaptıkları kötülükler, sadece bir “savaşın gerekliliği” ya da “devletin çıkarları” olarak geçiştirilmeye çalışılır. Ama kimse o zaman, bu “kahramanlar”ın gerçekte kimlere ve neye karşı savaştığını sorgulamaz.

İzmir gibi bir şehirde, bir genç olarak bunu düşündüğümde, işin farklı bir boyutunu da görmek zor olmuyor. Mesela, günümüzde hala bu alayları öven ve “Osmanlı’yı savunan” bir sürü insan var. Ama biraz daha derine indiğinizde, o “kahramanlık”ların yerini, daha çok halklar arası etnik gerilimlere, baskılara ve haksızlıklara bıraktığını görüyorsunuz. Biraz kafa yorduğunuzda, gerçekten kahraman olmak, yalnızca tarihi “zafer”le ölçülmemeli. Ya da en azından, bu “zafer”lerin, kimlerin aleyhine gerçekleştiğini unutmamalıyız.

Sorulması Gereken Sorular: Ne Öğrendik?

Bu yazıyı okuduktan sonra, aklınızda bazı soruların belirdiğini hissediyorum. Hamidiye Alayları’nın hikayesi, halklar arasında bölünmelere neden olmuş, kanlı bir geçmişi yansıtırken, devletin çıkarlarını savunma adına ne kadar fazla cana mal olmuştu? Gerçekten de her devletin zaferi, halklar arasında şiddet ve kıyım yaratmayı gerektirir mi?

Yani, övülecek bir şey var mı? Hamidiye Alayları’ndan tarih dersleri çıkarılabilir mi? Eğer çıkarılabiliyorsa, bu ders ne olmalı?

Sonuç: Tarih, Her Zaman Kazananı Anlatmaz

Sonuç olarak, Hamidiye Alayları’nın ne yaptığını sorgularken, sadece zaferi değil, kaybedenleri de göz önünde bulundurmalıyız. Kahramanlık, her zaman zaferden ibaret değildir. Zihnimizdeki gerçek kahramanlar, belki de hiç savaşmamış olanlardır. Unutmayalım, tarih sadece kazananları değil, kaybedenleri de yazmalı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
https://tulipbetgiris.org/elexbett.net